Türkiye’de pek çok kooperatif türü bulunmaktadır. Ancak bunların önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:

1163 Sayılı kooperatifler Yasası’na göre kurulanlar,
2834 Sayılı Yasaya göre kurulan Tütün Tarım Satış Kooperitfleri ve Birlikleri,
1196 Sayılı Yasaya göre kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri,
1581 Sayılı Yasaya göre kurulan Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri.
Bunlar içinde, ekonomik güç açısından ilk sırayı alan Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleridir.

Tariş, Çuko Birlik gibi Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri de, kuşkusuz, üreticinin sömürüye karşı örgütlenme isteğinden doğmuştur.

Ancak, Birliklerin bugün sahip olduğu büyük ekonomik gücü yaratan temel etken, üreticiye değil, sermaye birikimine yani sömürüye yarar sağlamış bulunmalarıdır.

Birlikler 1978 yılma dek, daha çok aracı tüccarın depoculuğu görevini üstlenmişler, onların çıkarı için düşük tutulan taban fiyatlarından ürünü satın almış, depolamış ve aracı tüccarın çıkarlarının gerektirdiğince işledikten sonra onlara devretmişlerdir.

Böylelikle aracı tüccarın taban fiyatları aşarak ve bizzat alım yapmasına, dolayısıyla alım-depolama-taşıma ve finansman giderleri ile ticari risklere katlanmasına gerek olmamıştır. Tüccar, piyasa koşulları elverişli olduğunda, teminat bile istenmeksizin kendisi için ayrılmış kontenjanları kullanarak, ürünü almış, kârlılık görmediği durumlarda ise, ihracat sezonu bitinceye kadar bekledikten sonra, vazgeçtiğini bildirmiştir. İhracat sezönu kapandıktan sonra yapılan bu bildirimler nedeniyle, Birlikler birçok yıl stok devrederek zarara uğramıştır.

Ancak, depoculuk işlevi de bir ekonomik güce sahip olmayı gerektirdiğinden, Birlikler oldukça önemli bir gelişme gösterebilmişlerdir. Her ne kadar bu gelişme üreticinin ve ülkemiz ekonmisinin değil, aracının çıkarını amaçlayan ve dolayısıyla eksik ve çarpık bir gelişme ise de, sonuçta, Birliklerin elinde, istendiğinde üreticinin çıkarı için de kullanılabilecek işletmeler, depolar vs. oluşmuştur.

Başka bir deyişle, sömürüyü örgütlemeye, kişisel sermaye birikimini gerçekleştirmeye dönük gelişme, üreticilerin aracıyı toplum için gereksiz ve yararsız kılacak biçimde örgütlenmesi sonucunu vermiştir.

Böyle bir örgütlenmenin, er geç, sömürüye karşı çıkması ya da kullanılması kaçınılmazdır. Gerçekten, 1978 başından itibaren bazı birlikler, depoculuk işlevinden arınarak aracıya ürün vermemeye ve ÜRET-İŞLE-SAT ilkesi doğrultusunda gerçek kooperatif niteliği edinmeye, yönelmişlerdir. Bu tutum, üreticiye sağlanan hizmetleri hacim ve çeşit olarak önemli ölçüde arttırdığı gibi üretimde, iç ve özellikle dış satışlarda, görülmedik artışlara yol açmıştır. Öte yandan, gerçek kooperatifçiliğin ve ekonomik kuralların gerektirdiği işletme kapasitelerine ulaşmak için, hızlı bir yatırım kampanyası başlatılmıştır.

Bu gelişmelerin, bir kısım kişisel çıkarları büyük çapta zedelediği ve haksız kazanç peşindekileri fazlasıyla tedirgin ettiği kuşkusuzdur. Özellikle yeni yatırımlar, teknolojisi ilkel ve işçisi sigortasız, Özel işletme patronlarının büyük tepkisine neden olmuştur.

Birliklerde 1980 başlarında ortaya çıkan ve kamuoyuna maksatlı yansıtılan olaylar, işte bu gelişmelere set çekmek ve birliklerin 1978-1979 yıllarındaki üretici lehine kazanımlarmı geri almak üzere tertiplenmiştir. Bu dönemde üstüne eğilinmesinde yarar vardır. Gerçekten olaylar bahane edilip üretim durdurularak ürün stoklarının aracıya devri sağlandığı gibi satış mağazaları kapatılarak eşe-dosta yeniden bayilikler verilmiş, ihracat yapılmayarak birliklerin dış pazarları özel firmalara terkedilmiştir. Ayrıca yatırımlar durdurulduğu gibi, kovulan işçilerin yerine kimlerin alındığı incelenmeye değer.

Öte yandan, ilgi çekici bir gelişme, bu yıl devlet destekleme konusu ürünlerde ve özellikle zeytinyağında tüccarın alım fiyatlarının devlet destekleme taban fiyatlarının altında seyretmesidir. Örneğin 5 asit boz zeytinyağının taban fiyatı 125.-TL/kg olmasına karşın tüccar 1-2 asit zeytinyağını 82-83 TL/kg fiyata kadar düşürerek alabilmiştir.

Oysa 1976-79 ve 1978-80 yıllarında destekleme kapsamındaki tüm ürünlerde tüccarın fiyatı taban fiyatlarını aşmış ve TARİŞ tüccar ile rekabet edebilmek için birkaç kez fiyat farkı vermek zorunda kalmıştır.

Hemen belirtelim ki kooperatifin temel görevi ürünü tüccara kaptırmamak olmakla beraber, tüm ürünü işleyecek üretim kapasitelerine sahip olmaması halinde, tüccarı fiyat yükseltmeye zorlamak da önemli bir kooperatifçilik başarısıdır.

Geçen iki iş yılı ile bu yıl arasındaki fark 1978-79, 1979-1980 iş yılları taban fiyatlarının düşük saptanmasından kaynaklanmamaktadır. Geçen iki iş yılının taban fiyatları bu yılki kadar olmasa bile, artış oran açısından örneğin TARİŞ tarihinin en iyi taban fiyatlarıdır.

Bu yıl tüccarının alımı istekli görünmeyip taban fiyatların altında kalışının tek nedeni, üreticiden değil kendilerinden yana olduğunu bildikleri TARİŞ yöneticilerinin tüccarın çıkarını koruyacağına ve alımlarda pasif davranacaklarına duydukları güvendir.

1978 öncesinden farklı olarak, bu kez birliklerin depoculuk günlerinden de geriye götürüldüğü gözlenmektedir. Özellikle TARİŞ sadece üretim ve ihracatta değil, ürün alımlarında da belirttiğim gibi son derece başarısızdır. Ve ürün bedellerini bile zamanında ödeyememektedir.

Bu durum, artık birliklerin, depoculuk görevi için bile olsa varlığını istemeyen güçlerin bulunduğunu ve birlikler yöneticileri üzerinde etkinliklerinin sürdüğünü düşündürmektedir. TARİŞ yöneticilerinin görevde kalabilmesi için, son günlerde, bazı çevrelerin yürüttüğü yoğun reklam kampanyası gözden kaçmamaktadır.

Bu bakımdan, 1979 sonlarından itibaren birliklerde ortaya çıkan olayların tarafsız gözle yeniden incelenerek gerçeğin ortaya çıkarılması, militanca taraflı ve başarısız olduğu kanıtlanmış bulunan kimi yöneticilerin değiştirilmesi, birlik ve birim kooperatif kongrelerinin yeniden yapılmasıyla, üreticinin gerçek temsilcilerinin iş başına getirilmesi, birliklerin yüzbinlerce ortağının ve ekonomimizin yararı açısından zorunludur.

Cumhuriyet, 6 Mart 1981

Originally posted 2015-11-02 10:54:41.