Skip to main content

Ekonomi

Pahalılık aldı başını gidiyor nerede duracağı belli değil. Temel gıdalar yediklerimizin fiyatı her gün artıyor. Çoğu insanlar işsiz, çoluk çocukları var, nasıl büyütecekler, nasıl okutacaklar? Maaşı olanların maaşları yetmiyor, her şeyden kısıyorlar. Avrupa’da insanlar evsizler, evi olanlar yorganlarını sırtlarına alıp, çantalarını, sularını alıp, çarşıda kaldırımda oturuyorlar. Çok genç kızlar, oğlanlar, yaşlılar var. Bazılarının evi varmış, ama gaz, elektrik, su parasını ödeyemiyorlarmış, istasyonlara sığınmışlar.

Türkiyede zincir marketler her tarafa yayılmış, fiyatları kendileri belirliyor. Ne yiyeceğimize, nereden alacağımıza onlar karar veriyor. Yediğimiz her şeyde plastik var. Pirinçlerde bile denetim yok, tabi hastalıklarda artıyor. Köylerde, kasabalarda marketler var. Marketler borsaya bağlanmışlar, dünya ticaretine entegre olmuşlar. Büyük şehirlerde onlara ihtiyaç olabilir ama küçük şehirlerde kasabalarda olmamaları lazım. Yerel yönetimlerin buna dikkat etmeleri lazım.

Her şehirin kendi Pazar’ı, hali olması lazım, kendi ürettiklerini almalılar. Büyük hallerle irtibatı kesilmeli, nakliyeside ucuz olur. Borsa ile de ilişkisi olmaz. Petrol dolarla olunca her şeyin değeri değişiyor. Bir yakınımın Azerbaycan’da borcu var, 4000₺ yolluyor ama orada 400₺ olarak kabul ediliyor, paramız pul oldu.

Sonra büyük şirketler üreticimizden yeni ekilmiş araziyi kapatıyor, parasını ₺ olarak veriyor, yetişince hepsini alıp dolar üzerinden satıyor. Köylümüz zor geçiniyor, borçlanıyor, tarlasını satmak zorunda kalıyor. Sonra o arazide yapılan otelde işçi olarak çalışıyor. Petrol dolar olarak, elektrik su parası zamlı, iflas ediyor. Küçük üreticilerin borsadan çıkması lazım. Dünya ticareti başka, bizim yerel ticaretimiz başka, biz onlara ayak uyduramayız.

Eşim Erdinç Gönenç TARİŞ Genel Müdürü iken Wells Fargo şirketi TARİŞ’i almaya çalışmıştı. Sonra TARİŞ’i borsaya soktular, özelleştirildi, parça parça satıldı. O bizim büyük gücümüzdü. Köylümüzü halkımızı destekliyordu. Eşim Erdinç Gönenç’in erdincgonenc.com sitesindeki çalışma raporları bölümünde T.C. Merkez Bankası Kambiyo Kontrol sistemi Türk parası kıymetini koruma mevzuatı (ithal ikame) 6.6.1977 raporunu ve TARİŞ Genel Müdürü iken yazdığı raporlarını okuyun.

Ayla Gönenç
23.4.2022

Not: TARİŞ kooperatifi Çanakkale-Fethiye arası Ege Bölgesi Erdinç Gönenç’in çalışmaları

  • Zeytin çeşitleri
  • Sızma Zeytinyağı
  • Pamuk
  • Likityağ
  • Margarin
  • Deterjan
  • İplik Aydın tekstil
  • Besicilikte küspe
  • Kapçık
  • Çekirdeksiz kuru üzüm
  • Şıra
  • Pekmez
  • İncir
  • Kolonya
  • Yaş sebze meyve ihracatı
  • İstanbul üniversitesi zirai ilaç üretimi mühendislerin tarlada hizmet vermesi
  • Toprak tahlil labaratuvarı
  • Mukavva kutu ve bağ çubukları atölyesi
  • Tamir atölyesinde makina üreten ağır sanayi tesisi
  • Çırçır Fabrikası
  • Üreticilerin bölgelerine yatırımları götürmek
  • Üretici çocuklarına iş olanağı sağlamak
  • Tansaş marketleri açmak
  • Tariş Bank Milli Aydın Bankası’nın Aydın’da açılışını yaptı

Atatürk’üm ve Dinimiz

Okuduklarım ve büyüklerimizin bize anlattığı kadarıyla Atatürk’üm ve ordusu, içinde dedemde var (Çakır dedelerim) Sakarya’da kurtuluş savaşına başladıkları zaman sabah ezanı ile abdestlerini almışlar, bulundukları bölgede hepsi namaza durmuş, kıldıktan sonra saldırıya geçmişler. Hepsi Allah Allah nidası ile savaşa hazırlanmışlar. Bizim askerlerimize biz Mehmetçik deriz, Muhammet peygamberimizin adıyla sesleniriz, sonrada İzmire doğru akına başlamışlar. Yolda yürüyerek giderlerken su yok, yiyecek yok, bulduklarını yiyerek devam ediyorlar. Teçhizatları da tamam değil ama devam ediyorlar, kayıplar vererek, yolda giderkende düşmanların yaptığı mezalimi görerek gidiyorlar. Köyler yakılmış yıkılmış, insanları camilere toplayıp yakmışlar, hamile kadınların karınlarını yarıp çocuklarını öldürmüşler, toptan öldürüp su kuyularına atmışlar, küçük çocukları toplayıp havaya atıp altına kılıç tutarak öldürmüşler.

Çeşme’ye gittikleri zaman hanımnem Aliye Akından duyduğum kadar yağmalar olmuş, genç oğlan ve kızları birbirlerine zincirleyip Çeşme’den Sakız’a kadar gemileri uçucu bağlayıp yol yapmışlar onları sakız adasına geçirmişler sonra ne oldukları bilinmiyor.

Çok sonraları komşum ışıl hemşire vefat etmişti, okumak için orada toplandık, bir hanım geldi, çok şıktı. Atatürkümün camileri kapattığını, ahır yaptığını, kuranların saklatıldığını söylediğini duydum. Tarih bilgisi olmayan insanlar propaganda yapıyorlar. Dedem medrese mezunu maliyeciydi İzmir’de, dini bütün bir insandı. O neslin hepsinin inançları tamdı. İnönü’nün dinsiz olduğu da yalandır. İnönünün Tarım Bakanı dayım Turan Şahin, hasta olduğunda onu ziyarete gitmişti, yatağının baş ucunda Musaf’ın asılı olduğunu anlatmıştı. Tamamiyle yalan söylüyorlar, iftira atıyorlar.

Atatürk’üm daha sonra diyaneti kurdu. Kuran’ı kendi parası ile Elmalılı Hamdi Yazır hocaya tercüme ettirdi, bedava olarak dağıttırdı. O ekolden gelen Yaşar Nuri Öztürk Hocanın Kuran tercümesini aldım. Şimdi bakıyorum dini kanallarda ayetlerin tercümesini yazarlarken bazı kısımlarını kesip atıyorlar nedense. Kadınlarla ilgili, sevgi ve şefkatle ilgili kısımlarını. Mesela Alak Suresi (Biz sizi sudan yarattık, sevgi, şefkat, alaka ve ilgiden yarattık) kısmının yarısını kesip atmışlar, sevgi kısmını. Eskiden Cebeci orta okuluna giderken Menderes zamanında normal tedrisat görüyorduk, hafta sonu diyanete bağlı başı açık kadın hocalar ders veriyordu, bende gitmiştim. Hiç televizyonlarda kadın hocaların konuştuğunu görüyormusunuz, bir iki kanal hariç? Mesela bu konuşmalarında Hatice Annemizin tüccar olduğu, develerle ticaret yaptığı konuşulurken, hemen lafı değiştirip sevde annemizin patik yaptığını söylediler. Halbuki Hatice annemiz bütün servetini İslamiyet için harcamış, yani kadınlar ticaret yapamaz anca patik yaparlar demek istiyorlar. İnşallah bir gün bu zihniyet gelişir de çağa ayak uydurur.

Kadınları iş hayatına sokmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kadınlar her işi yapabilir, dinimize aykırı değildir. Hanımnem Ankara’ya geldiği zaman muhakkak Çankaya’ya Reşide hanımı ziyarete giderdi, Çeşme’de komşu idiler.

Diyanetin birçok bakanlığın bütçesinden fazla bütçesi olduğu söyleniyor. Bir çok ülkede okullar açıp yardımlar yapılıyor. Bizim ülkemizde şu anda geçinemeyen açlık sınırına diyen aileler var. Din ve mezhep ayırımı yapmadan neden din adamlarımız Türkiye’nin her yerini dolaşıp o aileleri tespit edip maddi ve manevi yardım yapmıyorlar? (Komşusu açken tok yatan bizden değldir) peygamberimizin sözleri sadece devlet tespiti ile olmaz, ayırım yapmadan yardım edilmeli sadece kendi yakınlarına ahbaplarına yardım edilmemeli. Bu sıkıntılı zamanda diyanete sahada çalışmak yaraşır. Yeri olmayanlara camileri açın, orada yemek yardımı yapın, bunları yapan hocaları gördüm onlarla gurur duydum.

Ayni olayları Hristiyanlık ve Musevilik içinde söyleyebiliriz. O dinler sevgi şefkat ve koruma dinidir. Musa peygamberimizin yaptığı mücadeleleri biliyoruz filimlerde görüyoruz. Bu ne zalimlik, gücü olmayan insanları gelişmiş silahlarla öldürüyorlar. Onların on emirlerini unuttularmı? Mescidi Aksa da müslümanların namaz kılmalarını engelliyorlar öldürüyorlar. Orası üç dinin birleştiği Kutsal bir yer orta yolu bulup anlaşabilirler, zaten içiçe yaşıyorlar.

Hristiyanlık desen Kocaman bir Vatikan var, zengin olmuşlar borsada oynuyorlarmış. Ukrayna savaşında gördük sadece konuştular. Açın Vatkikanı yersizlere yer verin, yemek verin paranız var. Hz İsa nın Kudüste çektiği işkenceleri okuduk, filimlerde gördük. O ne için o işlenceleri çekti. Babam onu haçla gezdirdikleri sokaklara gitti, Kudüste ziyaret etti ağlayarak bize anlattı. Kiliselerden hiç bir ses çıkmıyor. Avrupada gezdiğim zaman gördüm, sokaklarda evsizler var uyku tulumlarını çantalarını sularını almışlar çarşılarda uyuyorlar, istasyonlara sığınıyorlar, çok genç ve çok yaşlı insanlar. Kiliselerin paraları var, neden onları alıp doyurmuyorlar, problemleri çözmeye çalışmıyorlar? Dinlere sevgisizlik merhametsizlik ve zalimlik mi hakim oldu. Mezhep ayırımı yapmadan birleşmeleri lazım, yardım etmeleri lazım, insanlar acı çekiyor. Noel babayı hatırlayın herkese iyilik yapıyordu, onun kilisesindeki papaz heykelinin onunla hiç ilgisi yok kaldırılsa iyi olur.

Dinlerin hepsinin birleşip silah tüccarlarını durdurmaları lazım, onlar zengin oldukça halklar fakirleşir ölüyorlar. Dışarda yaşayanların neden yaşadıklarını sorduğumda bazılarının evleri varmış, elektrik su doğalgaz paralarını ödeyemiyorlarmış. Din adamları birleşsin halkla beraber bu gidişata son versinler, egemenlik ve güç kazanmak için değil.

S. Ayla Gönenç 3.4.2022

Atatürk’üm, Cumhuriyet ve Demokrasi

Atatürk’üm Kurtuluş savaşında Osmanlı İmparatorluğu dağıldığı zaman her cephede savaşmış, denizci bir asker. Her taraf işgal edilmiş ama o doğruca Anadolu’ya halkın içine gidiyor. Bir sürü suikastlerden kurtuluyor, halkla beraber birliği sağlıyor, orduyu yeniden yoksul halkla birlikte toparlıyor. Çoğu yerde sadece Kasomlar ve çocuklar kalmış. Ankara’da meclisi kuruyor. Her adımında yanında yazıcılar varmış, kanunlara göre hareket etmiş, sonra Sakarya meydan savaşı, sonra İzmir’in kurtuluşu ve Cumhuriyetin kuruluşu.

Benim ailem, Osmanlı Padişahlığı zamanında büyük büyük dedemiz Galiçya’da harbe girmişler, orada büyük kahramanlık göstermiş. Sonra onu yüzbaşılığa terfi ettirmişler, Muğla birliğine yollamışlar, orada birlik kurmuş askerleri eğitmeye başlamış. Sonra onun kızı büyükannemin, iki kızı, iki oğlu olmuş. Küçük oğlu Kuleli askeri okulundan mezun olmuş. Kemik veremi hastalığına tutulmuş, vefat etmiş. Annemin babası dedemde, Medresede okumuş, maliyeciymiş. Çanakkale harbi çıkınca onları askere almışlar bir kısmını Kutül Amasra’ya yollamışlar, dedem de oraya gitmiş.

Dedem orada arkadaşları ile çöllerde savaşmış. Bir kısmını Çanakkaleye yollamışlar. Sonra Ankara’da toplanmışlar, Kurtuluş savaşı başlamış. Sakarya Savaşı ile İzmire akın etmişler. Çeşme’ye kadar gitmişler, orada Yunanistan’dan mübadele ile göç eden anneannem ve ailesi ile karşılaşmışlar. Dedem ve anneannem komutanın eşinin yardımı ile evlenmişler, sonra Muğla’ya Çeçen arabası ile 360 tane virajı geçerek bir haftada gitmişler.

Atatürk’üm Cumhuriyeti sağlam temellere oturtmuş. Bizim vatanımızda bir sürü etnik guruplar var. Laikliği getirdiği için her gurup kendi dinini dilini adetlerini ve geleneklerini devam ettiriyor. Ama resmî dili Türkçe, herkes anayasaya ve kanunlara uyuyor. Sınırlarımızı ordumuz uluslar arası kanunlara göre koruyor. Güvenlik güçlerimiz yurt içinde kanunlara uygun olarak koruyor. Allahım onları korusun güç kuvvet versin.

Yalnız şu anda Dünya karmakarışık, her milletten insanlar her yerde yaşıyor. Sınırlarımızdan kaçak olarak girenler Türkiye’nin her tarafına gizlice dağıldılar. Şimdiye kadar görmediğimiz olayları görüyoruz. Bunlar hiç bir ilkesi olmayan eğitimsiz insanlar, her türlü kötülüğü yapabiliyorlar. En çok da yaşlılara kadınlara ve çocuklara saldırıyorlar, ayrıca siber saldırılar da var.

Biyolojik mikrobik saldırılar da var, hiç beklemediğiniz yerden gelebiliyor. Dünyaya baktığınız zaman Asya ve Avrupa kıtası tarihten gelen geleneği olan ülkelerle dolu göçmen ülkeleri değil. Çin mesela bir çok saldırıya uğramış ama dağlara mağaralara çekilmiş, halkını korumuş, mali sistemini oturtmuş. Hatta orada Atatürk’ümün kocaman bir heykeli var. Onun Cumhuriyeti kurarken kurduğu sistemi kurmuşlar. Ayni zamanda ticarete açık İpek Yolunu kurmaya çalışıyor, yanlız genetik çalışmaları denetimsiz.

Avrupa’da orta çağda dini baskılar üzerine oradaki Protestanlar engizisyondan kaçıp Amerika’ya Avustralya’ya göç etmişler. Denizciliğe başlamışlar. Kalanlarda sömürgeciliğe başlamış, karşılığında Afrika’ya hiç bir şey vermemişler. Afrikanın zenginliğini ülkelerine taşımışlar. Polonya yapımı Kobra Verde filmini izleyin.

Avrupa’nın gelişmiş ülkelerine baktığınız zaman, Almanya Çalışkan’ teknolojiyi geliştiriyor ama Hitler çıkıp bütün Avrupa’yı yakıp yıkıyor. Fransa aynı şekilde Rusya’yla harbe tutuşmuş kaybetmiş, Afrika’yı sömürge haline getirmiş. Paris’te 78 senesinde elçilik görevlisi İlkay beyle eşim ve 3 yaşındaki oğlumla gece dolaşmaya çıkmıştık, yolumuzu gloşarlar kesip para istemişlerdi.

İngiltere’de eskiden her kapıya çocuklar için süt koyarlardı. Ben oğlum 3 yaşında bebekken onu pusete koyup çarşıya otobüsle gidebiliyordum. Otobüste puset koyma yeri vardı. Kondüktörlerin boyunlarında asılı bir madeni kutu vardı, yan tarafında Fasit kolu gibi kurmalı kolu vardı, her durakta durak ismini seslenirlerdi, hepimize bilet kesiyorlardı. Parkta çocuklar için özel oyun yerleri vardı, yaş guruplarına göre resim sehpaları boyalar önlük sulu boya yapıyorlardı. Çok geniş yeşil alanlar vardı, insanlar çocuklarını ve hayvanlarını getirip çimler üzerinde güneşleniyorlardı. Çarşılarda para atılarak üzerine oturuşundan oyuncaklar vardı, para atılıp süt ve sakız alınan dolaplar vardı, Hastanelerde mükemmeldi, hemşireler Florans Nightingale geleneğinden geliyorlardı.

Rusya’da birçok küçük devletlere bölündü. Bence Atatürk’ümün ilkeleri ile Cumhuriyeti kurmaları lazım. Herkes kendi dilini konuşsun, dinine ibadet etsin. Resmî dil Rusça olsun limanlarda bizdeki gibi bazıları serbest bölge olsun. İpek yolu yapılacaksa yol boyunca ülkelerin bu şekilde yapılanmaları lazım. Ruslar göçmenlerden oluşmuyor, halkın isteğine bırakın. Paralı askerlerinde ticaret yollarını korumak üzere çalıştırın, paylaşmayı öğrenin. Savaşlarla halkınızı yok etmeyin, bırakın herkes istediği gibi idare edilsin. Amerika her yeri kendisine benzetmeye çalışmasın, oda ülkesinde ve Güney Amerika’da aynı sistemi kurabilir, Ulusal ve Milletler arası kanunlara uyarak. Orada eyaletler var birbirinden kopuk. Bir eyalette suç işleyen bir kişi bir başka eyalete kaçınca kurtuluyor. Başkan Linkoln o birliği kurmuştu halkla birlikte. Artık Dünya değişti, eski sistemlerle yönetilemez.

Sevinç Ayla Gönenç 12.3.2022