Atatürk’üm Kurtuluş savaşında Osmanlı İmparatorluğu dağıldığı zaman her cephede savaşmış, denizci bir asker. Her taraf işgal edilmiş ama o doğruca Anadolu’ya halkın içine gidiyor. Bir sürü suikastlerden kurtuluyor, halkla beraber birliği sağlıyor, orduyu yeniden yoksul halkla birlikte toparlıyor. Çoğu yerde sadece Kasomlar ve çocuklar kalmış. Ankara’da meclisi kuruyor. Her adımında yanında yazıcılar varmış, kanunlara göre hareket etmiş, sonra Sakarya meydan savaşı, sonra İzmir’in kurtuluşu ve Cumhuriyetin kuruluşu.

Benim ailem, Osmanlı Padişahlığı zamanında büyük büyük dedemiz Galiçya’da harbe girmişler, orada büyük kahramanlık göstermiş. Sonra onu yüzbaşılığa terfi ettirmişler, Muğla birliğine yollamışlar, orada birlik kurmuş askerleri eğitmeye başlamış. Sonra onun kızı büyükannemin, iki kızı, iki oğlu olmuş. Küçük oğlu Kuleli askeri okulundan mezun olmuş. Kemik veremi hastalığına tutulmuş, vefat etmiş. Annemin babası dedemde, Medresede okumuş, maliyeciymiş. Çanakkale harbi çıkınca onları askere almışlar bir kısmını Kutül Amasra’ya yollamışlar, dedem de oraya gitmiş.

Dedem orada arkadaşları ile çöllerde savaşmış. Bir kısmını Çanakkaleye yollamışlar. Sonra Ankara’da toplanmışlar, Kurtuluş savaşı başlamış. Sakarya Savaşı ile İzmire akın etmişler. Çeşme’ye kadar gitmişler, orada Yunanistan’dan mübadele ile göç eden anneannem ve ailesi ile karşılaşmışlar. Dedem ve anneannem komutanın eşinin yardımı ile evlenmişler, sonra Muğla’ya Çeçen arabası ile 360 tane virajı geçerek bir haftada gitmişler.

Atatürk’üm Cumhuriyeti sağlam temellere oturtmuş. Bizim vatanımızda bir sürü etnik guruplar var. Laikliği getirdiği için her gurup kendi dinini dilini adetlerini ve geleneklerini devam ettiriyor. Ama resmî dili Türkçe, herkes anayasaya ve kanunlara uyuyor. Sınırlarımızı ordumuz uluslar arası kanunlara göre koruyor. Güvenlik güçlerimiz yurt içinde kanunlara uygun olarak koruyor. Allahım onları korusun güç kuvvet versin.

Yalnız şu anda Dünya karmakarışık, her milletten insanlar her yerde yaşıyor. Sınırlarımızdan kaçak olarak girenler Türkiye’nin her tarafına gizlice dağıldılar. Şimdiye kadar görmediğimiz olayları görüyoruz. Bunlar hiç bir ilkesi olmayan eğitimsiz insanlar, her türlü kötülüğü yapabiliyorlar. En çok da yaşlılara kadınlara ve çocuklara saldırıyorlar, ayrıca siber saldırılar da var.

Biyolojik mikrobik saldırılar da var, hiç beklemediğiniz yerden gelebiliyor. Dünyaya baktığınız zaman Asya ve Avrupa kıtası tarihten gelen geleneği olan ülkelerle dolu göçmen ülkeleri değil. Çin mesela bir çok saldırıya uğramış ama dağlara mağaralara çekilmiş, halkını korumuş, mali sistemini oturtmuş. Hatta orada Atatürk’ümün kocaman bir heykeli var. Onun Cumhuriyeti kurarken kurduğu sistemi kurmuşlar. Ayni zamanda ticarete açık İpek Yolunu kurmaya çalışıyor, yanlız genetik çalışmaları denetimsiz.

Avrupa’da orta çağda dini baskılar üzerine oradaki Protestanlar engizisyondan kaçıp Amerika’ya Avustralya’ya göç etmişler. Denizciliğe başlamışlar. Kalanlarda sömürgeciliğe başlamış, karşılığında Afrika’ya hiç bir şey vermemişler. Afrikanın zenginliğini ülkelerine taşımışlar. Polonya yapımı Kobra Verde filmini izleyin.

Avrupa’nın gelişmiş ülkelerine baktığınız zaman, Almanya Çalışkan’ teknolojiyi geliştiriyor ama Hitler çıkıp bütün Avrupa’yı yakıp yıkıyor. Fransa aynı şekilde Rusya’yla harbe tutuşmuş kaybetmiş, Afrika’yı sömürge haline getirmiş. Paris’te 78 senesinde elçilik görevlisi İlkay beyle eşim ve 3 yaşındaki oğlumla gece dolaşmaya çıkmıştık, yolumuzu gloşarlar kesip para istemişlerdi.

İngiltere’de eskiden her kapıya çocuklar için süt koyarlardı. Ben oğlum 3 yaşında bebekken onu pusete koyup çarşıya otobüsle gidebiliyordum. Otobüste puset koyma yeri vardı. Kondüktörlerin boyunlarında asılı bir madeni kutu vardı, yan tarafında Fasit kolu gibi kurmalı kolu vardı, her durakta durak ismini seslenirlerdi, hepimize bilet kesiyorlardı. Parkta çocuklar için özel oyun yerleri vardı, yaş guruplarına göre resim sehpaları boyalar önlük sulu boya yapıyorlardı. Çok geniş yeşil alanlar vardı, insanlar çocuklarını ve hayvanlarını getirip çimler üzerinde güneşleniyorlardı. Çarşılarda para atılarak üzerine oturuşundan oyuncaklar vardı, para atılıp süt ve sakız alınan dolaplar vardı, Hastanelerde mükemmeldi, hemşireler Florans Nightingale geleneğinden geliyorlardı.

Rusya’da birçok küçük devletlere bölündü. Bence Atatürk’ümün ilkeleri ile Cumhuriyeti kurmaları lazım. Herkes kendi dilini konuşsun, dinine ibadet etsin. Resmî dil Rusça olsun limanlarda bizdeki gibi bazıları serbest bölge olsun. İpek yolu yapılacaksa yol boyunca ülkelerin bu şekilde yapılanmaları lazım. Ruslar göçmenlerden oluşmuyor, halkın isteğine bırakın. Paralı askerlerinde ticaret yollarını korumak üzere çalıştırın, paylaşmayı öğrenin. Savaşlarla halkınızı yok etmeyin, bırakın herkes istediği gibi idare edilsin. Amerika her yeri kendisine benzetmeye çalışmasın, oda ülkesinde ve Güney Amerika’da aynı sistemi kurabilir, Ulusal ve Milletler arası kanunlara uyarak. Orada eyaletler var birbirinden kopuk. Bir eyalette suç işleyen bir kişi bir başka eyalete kaçınca kurtuluyor. Başkan Linkoln o birliği kurmuştu halkla birlikte. Artık Dünya değişti, eski sistemlerle yönetilemez.

Sevinç Ayla Gönenç 12.3.2022